Sırt çanta taşıma alışkanlığına hızlı adapte olmamın sebebi; ihtiyacım olan her şeyi kolay bir şekilde taşıyor olmamdı. Sırt çantası beni cüzdan derdinden ciddi anlamda kurtarıyordu. Şimdi işim nedeniyle, sırt çantası taşıyamıyorum bu nedenle cebimde taşımak zorunda kaldığım ve her geçen gün kontrolden çıkan bir cüzdanım var.
Her geçen gün kontrolden çıkan derken, abartmıyorum. Özellikle lazım olan birkaç şey dışında, zamanla cüzdanımda yerini alan çok farklı şeylerde var. Cüzdanımın her geçen gün ağırlaşmasına neden olanları bulmak için, uygun zamanda oturup cüzdanımın içindekileri boşaltmaya başladım. Olması gerekenler ve olmaması gerekenleri sırayla ayırdım;
Kimlik Kartım (Evet), Ehliyet(Evet), Banka kartım(Evet), bir banka kartı daha( evet), a firmasının indirim kartı(Olabilir), b firmasının indirim kartı(olabilir), toplu taşıma kartı(Evet), c firmasının indirim kartı(Olabilir), kartvizitlerim(evet), birkaç kişiye ait kartvizitler (olabilir), vesikalık fotoğraflarım(evet), eskiye ait bir fotoğraf (gerek yok), d firmasının indirim kartı(olabilir mi?), e firmasının indirim kartı, f firmasının kartı derken o andan itibaren koptum. Ne kadar çok fazla indirim kartı var. Peki, işe yarıyorlar mı? Her defasında yeni bir kart veriliyor ve bu kartlar zamanla cüzdanı taşınmaz paket haline getiriyor. Sonuç; tamamıyla gereksiz.
Herhangi bir markette alış veriş yapıp, kasaya geldiğinizde, sorulan ilk soru; marketimizin kartı var mıydı? Hayır, yok dediğiniz anda size kartın sağladığı kolaylıkları anlatan kısa bir tanıtımla karşı karşıya kalıyorsunuz. Kasiyerin ikna kabiliyetine göre kartı alıp almam konusunda kararsız kalabiliyorsunuz. Yine aynı şekilde bir kitapçıya gidiyorsunuz, alış veriş yapıyorsunuz ve kasaya geldiğinizde yine aynı soruyla karşılaşıyorsunuz, firmamızın indirim kartı var mı? Markette yaşadığınız serüveni kitapçıda, kahve de, giyim mağazaların da, kuaförünüzde, gittiğiniz spor salonunda hatta ve hatta patron çıldırdı ne alırsan 1 TL de bile yaşıyorsunuz. Hal böyle olunca, istemediğiniz kadar plastik kart yığını biriktirip ve ayrıca hamallığını yapıp taşıyoruz. Üstelik kartı almaya karar verdiğinizde, kartın ücretini ödemek zorundasınız. Kart başına 1 TL alınıyor ve bu kartları binlerce kişiye sattıklarını düşünün, ayrıca kartın maliyetini araştırınca, ortaya sürümden kazanma mantığının nasıl işlediği net olarak çıkıyor.
Bir sürü karta sahibim, alış veriş yaptığımda kullandığım yerleri de hatırlıyorum ama rafta gördüğüm fiyatı aynı şekilde kasada ödüyorum. Hani indirim kartıydı, her defasında raf fiyatını ödüyorum, biz neden bu indirimleri göremiyoruz diye sitem edince gelen klasik cevaplar; Bu ürünlerimiz için geçerli değil, sadece haftanın a günü saat 00 için geçerli indirimlerimiz. Vay ki vay. İşi gücü bırakıp, 1 TL bize satılan kartı kullanmak için istenilen günü, istenilen saati kovalayacağız. Üstüne üstlük ürünleri de iyi takip etmemiz gerekiyor. Bir oyunda level atlamak daha kolay.
Tüketim çılgınlığı ile başlayan ve hayatımızda gereksiz yer kaplayan plastik kartlardan kurtulun. Fırsatçılığı kullanarak para kazananlara karşı bilinçli duruş sergileyen müşteri olmaya çalışın. Hamallığını yaptığımız plastik kartların hiçbir fonksiyonel özelliği bulunmamaktadır. İşe yaramayan plastik kartlara verdiğimiz 1 TL’leri kumbarada toplamayı deneyelim. İndirimsiz Plastik kartlardan uzak durun.Belki bir gün gerçek indirim gelip bizi bulur 🙂