Kitaplar arasından, tekrar okumayı düşündüğüm kitapları belirleyip, yeni baskılarını alıp okumaya koyuldum. Eskilerden gelen esintiyle yeni bir yolculuğa başladığım bugünlerde, ilk tercihim Paulo Coelho’nun 2 haftada yazdığı Simyacı kitabı oldu.
Simyacıyı, tekrar okumama rağmen, yeniden keşfettiğim yönleri oldu. Kitap Endülüslü çoban Santiago’nun İspanya’dan başlayıp Mısır piramitlerine olan yolculuğunu anlatıyor. Tabi asıl yolculuk Santiago’nun kendi ruhsal yaşantısına doğru çıktığı sırada başlıyor. Santiago’nun hedeflerine ulaşmak için yolculuk sırasında birçok farklı insanla tanışması, birçok zorluklar ile mücadele etmesi ders çıkarılması gereken noktalar ile dolu. Karşılaştığı zorluklar zaman zaman Santiago’yu hedefine doğru giderken vazgeçmeye yönlendirse de, her defasında yeni bir işaret onu çıktığı yolculuğu tamamlaması konusunda ikna ediyor. Yanı başında duran hazineyi, zorlu ve uzun bir yolculukta bulacağı umudu, hayatımızda ki gerçek mutluluğa nasıl ulaşmamız gerektiği konusunda anlamlı ve bilgi dolu mesajları gizemli, masalsı bir şekilde veriyor.
Hayal ettiklerinin peşinden gidip çoban olan, daha büyük hayalleri için koyunlarını satıp hiç bilmediği topraklarda billuriyecide çalışan, uzun bir yolculuktan sonra Simyacı ile tanışan Santiago’nun hikayesinde sürekli olarak evrensel dil vurgusu yapılmıştır.
Kitabın sonuna doğru simyacı, yüreğimizin sesini dinlememiz gerektiğini özellikle vurgulamaktadır. Tabi kontrol edilebileceğimiz sesi,dinlememizi tavsiye ediyor. Benim için kitabın en can alıcı noktası, Simyacı ve Santiago’nun savaşçılar tarafından yakalanıp ordugâha götürülmesinden sonra başlıyor. Santiago’nun rüzgâr olmak için doğayla konuşma sahnelerini gözümde canlandırdığımda daha çok etkilendiğimi itiraf etmeliyim.
Aşk Nedir? Diye sorduğunda çöl, sizde birazcık aklınızdaki sorulara ait cevapları sorgulamaya başlamalısınız.
Yazar, 1987 yılında kaleme aldığı simyacı kitabını iki hafta gibi kısa bir sürede tamamlamıştır. Kitabı okumadıysanız okumanızı kesinlikle, okuduysanız da tekrardan okumanızı tavsiye ederim.
Kitabın başından sonuna kadar altını çizdiğim çok fazla kısım var ama ben belli başlı olanları paylaşacağım.
Altını Çizdiklerim
- “Peki dünyanın en büyük yalanı ne ?” diye sordu delikanlı şaşkınlık içinde.
“Ne mi? Hayatımızın belli bir anında, yaşamımızın denetimini elimizden kaçırırız ve bunun sonucu olarak hayatımızın denetimi yazgının eline geçer. Dünyanın en büyük yalanı budur. (Sayfa: 35)
- Henüz sahip olmadığın bir şeyi vaat ederek gidecek olursan, onu ele geçirme arzusunu yitirirsin. ( Sayfa:41)
- Dünya gerçeklerine oldukları gibi değil de olmalarını istediğim gibi bakıyorum. (Sayfa:56)
- Düşümü gerçekleştirmekten korkuyorum, çünkü o zaman yaşamak için bir sebebim olmayacak. (Sayfa:72
- Herkes kendi düşlerini aynı şekilde göremez; kendince görür. ( Sayfa: 73)
- “Bir şeyi gerçekten istediğin zaman, arzunu gerçekleştirmeni sağlamak için bütün evren işbirliği yapar” demiştir yaşlı kral. ( Sayfa: 82)
Yayın evi : Can Sanat Yayınları
Yayın Yılı: 1. Basım 1996 – 138. Basım : Ekim 2016 İstanbul
Çeviri : Özdemir İNCE
Sayfa: 188